İnfluenza (Grip) Enfeksiyonları
İnfluenza (Grip) Enfeksiyonları
Hatırlarmısınız kulağımıza gelen birçok eski öykülerde, filmlerde kahramanlar bir anda amansız hastalıklara tutulup ölüverirler. Onların öyküleri de zman içinde kulakatan kulağa anlatılırlar. Özellikle 19. Yüzyılın sonu ve 20. Yüzyıl içerisinde bu amansız hastalıkların sebepleri ile özellikle aşılar ve antibiyotiklerin kullanıma girmeleri neticesi tedavilerinde elde edilen başarı neticesi gizemleri ve korkutucu özellikleleri ortadan kalkmış, birçoğu önemsiz bir sağlık sorunu haline gelmiş hatta bazıları dünyanın birçok bölgesinde ortadan kalkmıştır. (Trahom, veba, çiçek hastalığı gibi).
Ancak bu sefer onların yerini alan başka düşmanlar sahne almıştır. Bunların başında virüsler gelmekte, virüslerin içinde de en başta en çok insanlığın başına bela olan grup olarak influenza virusları ön safta yer almaktadır. Nitekim 1. Dünya savaşı yıllarını da kapsayan 1890 lar ile 1930 lara kadar dünyayı kasıp kavuran ve neredeyse savaşlardan daha fazla insanın ölmesine sebep olan “İSPANYOL GRİBİ” işte bu influenza viruslarının kayda geçen ilk pandemisidir. Peki sonrasında üstesinden mi gelinmiştir. Tabi ki hayır. Nitekim 1990 lardan itibaren yeniden saldırılarını arttıran infuenza virusları “bu sefer yanlarına aldıkları yardımcıları SARSCov 2(namı değer COVİD 19) ve diğer viruslarla” önce kuş gribi salgınlarına sonra Domuz gribi salgınlarına neden olarak tüm dünyayı ve dünyada yaşayan başta insanlar olmak üzere neredeyse tüm kara hayvanlarını tehdit eder hale gelmiştir. Moleküler düzeyde yapılan DNA analizleri sayesinde ispanyol gribinin sorumlusunun İnfuenza H1N1 versiyonu(domuz gribi ile aynı), kuş gribinin ise H5N1 versiyonu olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak çok fazla sayıda infuenza tipi olduğu yine bu çalışmalar sayesinde belirlenmiş, her grip mevsiminde farklı bir tipin daha etkin olduğu ortaya konmuştur. Neyse ki tam bu dönemde eski bir silah olan aşılar inflenza için de sistemetik olarak geliştirilerek kullanıma girmiş, her yıl bir önceki yılın en fazla etkili olan gruplarına karşı koruma içeren aşılar geliştirilerek rutin kullanıma girmiştir. Peki güvendemiyiz?.. Tabi ki HAYIR. Ne demişler su uyur düşman uyumaz yani influenza ve viruslar uyumaz.
Nitekim yaşasın milenyum geldi 2010, 2020 derken birde baktık ki boynuz kulağı geçmiş eski yancı SARS Cov2 yani COVİD19 Çin de birdenbire tahta çıkıp İnfluenza yı da veziri olarak yanına almış Hayatımıza covid pandemisi olarak girip yer, bölge, yaş, cinsiyet ayrımı yapmaksızın hepimizin hayatını etkilemiş ve birçok sevdiğimizi hayattan koparmıştır. Ancak yine imdada aşılar yetişerek canlı aşı idi, mRNA aşısı idi yok çin aşısı yok rus aşısı yok alman yok türk yok amerikan aşısı derken devletlerin de desteğiyle kitlelerin aşılanması sağlanarak covid19 yorulmaya başlanmıştır.
Uzmanlığı savaş olan askerler iyi bilirler ki yorulan asker savaşma yeteneğini giderek kaybeder. Aynı şekilde covid19 da karşılarına dikilen aşılarla güçlenmiş bağışıklık sistemi kendisini yormaya başlayınca önce mutasyonlarla bizi tehdit etmiş sonrasında ise yardımcısı influenza gibi mevsimsel viral enfeksiyon haline gelmeye başlamıştır. İşte bu aşamada devletlerin de pandemi kısıtlamalarını kaldırmaları ve habire haklarında spekülasyon yapılan aşılardan dolayı dolayı endişelenmeye başlayan ve zaten habire aşı olmaktan bıkan halk da sadece covid19 değil başta influenza ve diğer birçok aşıya karşı bir tutum takınarak bugünlere gelinmiştir.
Günümüzde durum nasıl dersek bunu tam olarak “Kurt(covid19) izi Çakal(influenza) izine karışmıştır” şeklinde özetleyebiliriz. Çünkü aşı uygulamalarının devletlere ve sosyal güvenlik kurumlarına çok ağır bir mali yük getirmesi nedeniyle aşılamanın rutinden kalkması , tanı testlerinin zorunlu olmaması, maske ve temas konusunda halkın uyumunun çok zayıf kalması izolasyon ve destekleyici tedavi dışında başka etkili bir tedavi yönteminin önerilmemesi bugünkü tabloyu ortaya çıkarmıştır. Artık başta covid olmak üzere birçok mevsimsel gribal enfeksiyon ile influenza birbirine karışmış, aşı izolasyon gibi önlemleri uygulayan küçük azınlık dışında büyük kitleler acilleri ve yoğun bakımları doldurmaya başlamış yani savaş yeniden şiddetlenmiştir. Şimdi her yıl bize mevsimi işkenceye döndiüren bu influenza enfeksiyonu nedir, belirtileri nelerdir, tedavisi nasıl dır, nasıl korunulmalıdır, bu konuda birkaç söz söyleyelim.
İnfluenza virusu viruslar ailesinin RNA virusları grubunda yer alan İnfluenza A ve B olmak üzere iki tipi olup bunlarında altında içerdikleri Hemaglütinin(H) ve Nöraminidaz(N) proteinlerinin yapılarına göre sınıflandırılan birçok alt tipi olan virus grubudur.
Bu viruslar başta insan olmak üzere tüm memeliler ve kuşlarda grip adını verdiğimiz üst solumu yolu enfeksiyonlarına neden olurlar.
İnfluenza Belirtileri Nelerdir.
Ani başlayan ateş, Halsizlik , baş ağrısı burun akıntısı, boğaz ağrısı,öksürük, çeşitli derecelerde kas ağrıları ve değişen şiddette alt solunum yolu enfeksiyonu belirtileri (balgamlı öksürük, nefes darlığı vb) gibi belirtilerdir.
Bağışıklık sistemi zayıflamış olan özel gruplarda (yaşlı bireyler, kronik hastalıkları olanlar, immun baskılayıcı tedavi görenler, ağır iş ve stres altında olanlar, yenidoğan ve prematüre bebekler vb.) acil destekleyici ve antiviral tedavi yapılmadığında ciddi seyrederek organ yetmezliğine yolaçabilir ve ölüm görülebilir.
Epidemiyolojik olarak insanların üst solunum yolu mukozalarında ensık kolonize olan mikroorganizmalardan birisi olup her mevsim populasyonun ortalama % 10-20 sinde kolonize olarak epidemilere yol açar. Enfekte bireylerin öksürme ve tıksırmasıyla havaya yayılan damlacıklar yolu ile sağlam bireylere solunum yoluyla bulaşır. Enfekte bireylerle aynı ortamı paylaşmak ve yakın temas risk faktörleridir. Bulaşmadan sonraki kuluçka süresi 1-7 gün arasındadır. enfeksiyon gelişen bireylerde bulaştırıcılık ise 7 güne kadar devam ader. Kısa kuluçka süresi dolayısı ile salgısal Ig G yapımı geciktiği için İyileşmeyi sağlayacak hücresel bağışıklık yanıtı da geç olur. Bu durum ise asıl tehlikeli olan durumdur. Çünkü geciken bağışıklık bağışıklık değil “immun karmaşa” dır.
Neredeyse tüm virus hastalıklarında olduğu gibi İnfluenza enfeksiyonlarında da en önemli tedavi yolu hiç hasta olmamaktır. Bu da mevsim girişlerinde, her sene kompozisyonu yenilenen grip aşılarını yaptırmaktır (yukarıda belirttiğim hasta gruplarından Yaşlılar, kronik hastalıkları olanlar, ağır iş ve stres altında olanlarla toplu yaşam alanlarında yaşayanlar ile buradaki görevliler, ayrıca sağlık çalışanları için bilhassa önemlidir). Bunun dışında bağışıklık düzeyini güçlü tutmaya yarayan gıda ve gıda takviyelerinin de mevsim boyunca tüketilmesi tavsiye edilmektedir.
Hastalığa yakalanan kişilerde ise erken dönemde klinik veya laboratuvar tanı konması durumunda antiviral ilaç(oseltamivir) kullanımı etkili olmaktadır. Ancak belirtilerin ortaya çıkmasından sonra 3-4 gün ve daha fazla süre geçmişse semptomatik tedavi ateş düşürücü ve antigripal ilaçlar ile destekleyici tedaviler iyileiştirmeye katkı sağlamaktadır. Eğer alt solunum yollarında tutulum belirtileri olan nefes darlığı öksürük ve balgam görülürse mutlaka bir hastaneye müracat edilmeli ve duruma göre hastanede tedavi uygulanmalıdır.
Son olarak söylenecek husus özellikle hastalığı yakalananlar başta olmak üzere gerekli ve riskli ortamlarda tüm bireylerin maske kullanması influenza enfeksiyonunun yayılmasının önlenmesinde sosoyolojik alandaki en önemli davranış biçimidir.
Hepinize salgınlardan uzak sağlıklı günler dileriz.